Shànghǎi Hézuò Zǔzhī
Ya da Shankhayskaya Organizatsiya Sotrudnichestva. Evvelemirde bürokratlarımız hızlandırılmış Çince ve Rusça kurslarına… Zira Başbakanımızın 75 milyonun istikbali için belirlediği uluslararası teşkilatın resmî dilleri Çince ve Rusça! Türk addettiğimiz diğer dört üye Kazak, Kırgız, Özbek ve Tacikler güzel Türkçemizi üçüncü resmî dil yapmayı becerememiş. Zira kendileri de Türkçe değil Rusça danışırlar mâlum. Gayrı üçüncü dil meselesini Başbakanımız çözer.
Evet, nevzuhur haricî maceramız hayırlı uğurlu olsun, 21. yüzyılda Yeni ve Büyük Türkiye’nin şanını yürütsün. “Alçak emperyalist Batı”ya istikbalin, yükselen güç Asya’nın olacağını göstersin. Dışişlerimiz, geçen hafta Şanghay İşbirliği Teşkilâtı (ŞİT)’in üç kademe üyelik sürecinde alt kademe olan “Diyalog Ortaklığı”ndan “Gözlemci” kademesine geçilmesi için adımı attı. Tam üyeliğe giden yol açık; öyle AB’ninki gibi “uzun ince” filan da değil. Üye olmak için yapılacak iş basit. “Akraba topluluklar” pek sorun çıkartmaz. İş Çin ile Rusya’da bitiyor. Putin ile ön istişarelerin şaka yollu da olsa yapıldığı anlaşılıyor. Üyelik muradımız ilk telaffuz edildiğinde herhalde ciddiye almamıştır. Öyle ya NATO üyesi komşusunun böyle bir radikal karara imza atacak olmasına kendisi de inanmamıştır.
Çin’den vize çıkmış. Uygurlara soykırım yaptığı yollu efelenmeler Beijing’in verdiği notanın akabinde yutulduğundan aramız iyi, ticaret mükemmel, kimse diğerine karışmıyor. Afrika’nın doğal kaynaklarını paylaşma konusunda sorun çıkabilir ama bu “sağlıklı rekabet”tir. Orta Asya’da ise ne Çin ne de Rusya ile bir sorun çıkması mümkün. 1989’dan bu yana bir türlü kurulamayan “din, dil ve kültür temelli nüfuz alanı” Türkiye’nin varlığını ticaret ve birkaç altyapı yatırımına indirgemiş durumda.
Çin ve Rus emperyalizmlerinin arka bahçesi
Şanghay’ın en önemli vasfı neo-emperyalist Çin ve Rusya’nın Orta Asya coğrafyasında neden olabilecekleri sıcak sürtüşmeleri “güvenlik işbirliği” adı altında engellemek. Yeri gelmişken, emperyalist, Ankara’da bu aralar sanıldığı gibi sade Batılı Hıristiyan’dan olmuyor. Nitekim Şanghay, Soğuk Savaş sonrasında Çin’in Sovyet emperyalizminden yeni kurtulan kaotik Orta Asya bölgesindeki yeraltı kaynaklarına olan ihtiyacını garantiye alma arayışlarının sonucunda ortaya çıkar. Şanghay aynı zamanda Çin, Rusya ve 4 Orta Asyalı üyeden oluşan üç odağın birbirlerini dengeleyerek varolma ihtiyacını da karşılamakta. 4 Orta Asyalının kendi aralarındaki derin husumetler de bu denge arayışının bir nedeni. ABD’nin Afganistan’daki varlığı bölgenin bir diğer ortak güvenlik endişesi elbet.
Diğer bir husus Çin ile Rusya’nın Asya üzerindeki kadim ve çelişen hak iddiaları. Bu, stratejik anlamda, Türkiye’ye ışık yılları kadar uzak bir sorun. Keza Türkiye, bütün Asyalılık edebiyatına ve eksik demokrasisine rağmen Şanghay zihniyetine çok mesafeli bir ülke.
Şanghay ve İslâm
Altılının insan hakları ihlalleri sicili tahmin edileceği üzere son derece kabarık. Ama ilginç olan, otoritarizmle totalitarizm arasında gelip giden bu ülkelerin gayridemokratik uygulamalarının “güvenlik işbirliği” marifetiyle artıyor olması. Bu konuda yapılmış ciddî çalışmalar mevcut. Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu’nun FIDH’ın “Shanghai Cooperation Organisation: a vehicle for human rights violations”; “ŞİT: İnsan Hakları İhlalleri için bir Vasıta” çalışması anlamlı. Türkiye’nin daha yeni yeni sıyrılmaya çalıştığı, her etnik itiraza terör damgası vurma âdeti Teşkilâtın temel doktrini. Üyelerin, etnik talepleri olan stk ve yayınlara doktrin uyarınca getirilen yasakları ulusal mevzuatlarına uyarlamaları gerekiyor.
Diğer taraftan hükümetin gönlünde yatan bir nevî İslâm temsilciliği o coğrafyalarda hiç kâbul görecek bir mefkûre değil. Sovyet modeli katı laik olan dört Orta Asyalı akrabanın dinle hiç arası yoktur. Çin de Uygurlara yaptığı baskı üzerinden İslâm karşıtı bir politika uygular. Rusya’nın İslâm’la olan ezelî sorununa hiç girmeyelim. Teşkilâtın “İslâm karşıtı” işbirliğine manidar örnek Rusya’da var olup olmadığı bile kesin olmayan Nur Cemaati’nin 2008’de yasaklanmasının hemen ardından Kazakistan ve Kırgızistan’da da yasaklanmasıdır.
Büyük güçlerle eşit bir şekilde hareket etmek, fillerle dans etmek misali, mümkün değildir. Nasıl bugün ABD ile mümkün değilse, Şanghay’a üye bir Türkiye’nin görünür bir zaman diliminde Çin ve Rusya ile eşit bir ilişkide olması mümkün olmayacak.
Türkiye açısından Şanghay, güvenlik sorunsalı bağlamında NATO ile karşılaştırılabilecek bir kurum. Ama her ikisine de üye olmak bir dolu nedenden mümkün değil. “AB mi Şanghay mı” sorusu ise bu iki yapının karşılaştırılamayacak kadar farklı olmasından ötürü, abes.
Related posts:
Cengiz Aktar: Arap uyanışı üzerinden yeni Soğuk Savaş
Cengiz Aktar: Sahipsiz Kıbrıs sorunu
Cengiz Aktar: 300 dakikalığına Sarkozi
Cengiz Aktar: Akıllar yine tutuldu
Cengiz Aktar: Çavuşeskular ölmez Beşşarlar da!
↧